İzmir Serbest Mimarlar Derneği’nin düzenlediği ve AKG Gazbeton sponsorluğunda gerçekleştirilen “MERHABA - İZMİR SMD ÖĞRENCİ BİTİRME PROJESİ ÖDÜLÜ 2017” ile PETRA The Flooring Co. sponsorluğunda gerçekleştirilen “GÜRHAN TÜMER ANISINA İZMİR ÜTOPYALARI İZMİR SMD ÖĞRENCİ FİKİR PROJESİ YARIŞMASI”nda dereceye girenlerin ödül gezisi, Prof. Dr. Deniz Güner’in kurguladığı güzergâh üzerinde 25-28 Ocak 2018 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Geziye öğrencilerle birlikte İzmirSMD'den Başkan Yardımcısı Tamer Aksüt ve Petra The Flooring Co'nun kurucu ortaklarından Özden Başıbüyük de katıldılar.
İzmir Serbest Mimarlar Derneği’nin düzenlediği ve AKG Gazbeton sponsorluğunda gerçekleştirilen “MERHABA - İZMİR SMD ÖĞRENCİ BİTİRME PROJESİ ÖDÜLÜ 2017” ile PETRA The Flooring Co. sponsorluğunda gerçekleştirilen “GÜRHAN TÜMER ANISINA İZMİR ÜTOPYALARI İZMİR SMD ÖĞRENCİ FİKİR PROJESİ YARIŞMASI”nda dereceye girenlerin ödül gezisi, Prof. Dr. Deniz Güner’in kurguladığı güzergâh üzerinde 25-28 Ocak 2018 tarihleri arasında gerçekleştirildi.
ATİNA’NIN ÖĞRETTİKLERİ
İzmirSMD adına bir ödül gezisi kurgulamam istendiğinde, kenti yürüyerek deneyimlemenin yarattığı yoğun ve kalıcı etkiyi de akılda tutarak, Paris, Londra, Berlin gibi 20. yüzyılın iri Avrupa metropolleri yerine, yürüyerek keşfedilebilecek Atina gibi bir Groβstadt’ın (Büyükkent) mimari araştırma ve keşif hedefli bir gezi için daha uygun olacağını düşündüm. Kaldı ki kültürel ve toplumsal olarak sahip olduğumuz bazı ortaklıklar nedeniyle bize oldukça aşina gelebilecek bu kent, yalnızca sahip olduğu antik, modern ve çağdaş mimari yapıları ile değil, Le Corbusier ve Doxiadis’in mimarlık kuramlarına ilham vermiş olması ve modern kent planlama geçmişi ile de öğretici niteliklere sahip. Kentin sahip olduğu bu çoklu zenginliği, Atina’nın kentsel tarihi üzerinden anlatmak ve deneyimletmek üzere, kent tarihindeki önemli anları, aktörleri, yapı ve müdahaleleri yerinde görebilecek farklı tur güzergâhları kurguladım.
“ANTİK, NEO-KLASİK VE MODERN ATİNA’NIN PEŞİNDE” temalı ilk günün güzergâhı, 16.yy’dan 19.yy’a kadar seyyahların çizdikleri gravürlerde tarif ettikleri Osmanlı İmparatorluğu’nun bu önemsiz kasabasının, bağımsızlık ilanından sonra Yunan Krallığı için nasıl modern bir başkente dönüştürüldüğünün izlerini sürüyordu. 18.yy’dan itibaren arkeolojinin bir disiplin olarak ortaya çıkışı antik dünyanın yeniden keşfine ve mimarlık ortamında Neo-Klasisizm’in doğmasına neden olmuş, Antik Yunan mirası hem Avrupa kültürünün hem de demokrasinin kökeni olarak görülmeye başlanmıştı. Başında Bavyera Prensi Otto I’in bulunduğu, 1832’de yeni kurulan Yunan devletinin başkenti olacak Atina için de ilk modern kent planı tasarlanmaya başlanmış, Alman ve Danimarkalı mimar ve plancıların öngördükleri ve Yunanlılığın kökeni olarak hayal ettikleri “Yeni-Helenizm” tüm resmi yapılar için bir üslup olarak benimsenmişti.
Stomatios Klementis ve Eduard Schaubert’in tasarladıkları modern Atina kent planlamasının peşinde Syntagma - Mitrepoleos - Psirri semtleri ve Ermou Caddesi boyunca gerçekleştirilen hızla imar faaliyetlerini, yeni yapı tipolojilerini yerinde inceledikten sonra, Akropol tepesi yamacındaki Monastraki ve Plaka bölgesindeki Antik Yunan ve Roma dönemi ticari agoralarından günümüzde kalan izlere, sonrasında ise Yunan Kralı’nın saray inşaatında çalışmaları için Andros adasından getirilen işçilerin tek katlı konutlarından oluşan organik Anafiotika yerleşmesine uğranıldı. Yol boyunca, “Hellenizm” için rol modeli olacak olan Stomatios Klementis ve Eduard Schaubert’in ofis ve konutları, “Yunan mimarlığı”nı kategorik olarak icat etmek üzere muhafazakar bir damar inşa eden Aristotelis Zachos’un Neo-Bizans referanslar barındıran Angeliki Hatzimichali Evi’ne ve son olarak, kentte Osmanlı döneminden geriye kalan son 4 yapıdan biri olan açık sofalı plan şemasına sahip Benizelou Evi ziyaret edilerek ilk günün güzergahı tamamlanmış oldu.
“KUTSAL DÜNYANIN KEŞFİ: ATİNA AKROPOLÜ’NÜ VE PARTHENON’U ZİYARET” temalı ikinci günün güzergâhı, kurulduğu andan itibaren kente karakterini veren Parthenon Tapınağı ve Akropol tepesinin ziyareti ile başladı.
2004 Atina Yaz Olimpiyatları kapsamında kentte gerçekleştirilen bir dizi kapsamlı müdahalenin başında, Akropol çevresinde yer alan bir dizi arkeolojik alan taşıt erişiminden arındırılarak, yayalaştırılması ve “The Athenian Walk” adı altında Atina’daki Arkeolojik Alanları Birleştirilmesi Projesi olmuştu. Antik Dünya’dan beri kutsal Akropol yolunu deneyimleyen hacılar ile aynı güzergâhta tepeye tırmanan öğrenciler, Akropol tepesinde yer alan II Parthenon ile günümüze temel izleri ulaşan I. Parthenon’u, kente adını ve zeytin ağacını hediye eden tanrıça Athena’nın kaidesini, ünlü kadın Karyatid heykellerin taşıcı olarak kullanıldığı Erechtheion tapınağını ve Pire limanına kadar uzanan manzara eşliğinde günümüz Atina kentini doyasına izlediler.
Dönüş yolunda, kutsal olduğu düşünülen yapı parçalarını yeniden biraraya getirerek kullanan antik dünyanın spolia anlayışı doğrultusunda, 1955 yılında Akropol tepesine çıkan yaya yolunu sıra dışı bir tasarımla kurgulayan Dimitris Pikionis’in, alana yayılmış antik buluntuları mermer taşlarla birleştirerek yeniden kurguladığı ünlü peyzaj tasarımı üzerine konuşuldu. Pikionis’in Akropol yolu dışında, Philopappos tepesine çıkan yol ve bu yol üzerindeki restore ettiği Agios Demetrios Loumbardiaris Kilisesi ziyaret edilerek, doğanın içinde yok olan yürüme yolları ve Pikionis’in peyzajı ve tektoniği sıra dışı duyarlıktaki kullanımı üzerine sohbet edildi. Tüm su sarsıcı bedensel deneyimin ardından, açılan üç uluslararası yarışmanın ardından nihayet 2010 yılında kullanıma açılan Bernard Tschumi’nin tasarladığı Yeni Akropol Müzesi ziyaret edilerek, Akropol tepesi ve yamaçlarında bulunan tarihi eserler görüldü. Bölgede yer alan tanınmış genç Yunanlı mimarlık ofisleri AMC Design+Architecture ve K-Lab tarafından tasarlanan güncel örnekleri ziyaret edilerek, kentin güneyindeki Gazi endüstri bölgesinde yer alan Benaki Müzesi’nin mimarlık sergilerine ev sahipliği yapan ek yapısına gidildi. Kentte yaşanan hızlı kentsel dönüşümü anlamak üzere, bu bölgede inşa edilen güncel yapılar gezildi.
“ATİNA ÇEPERİNİN İYİLEŞTİRİLMESİ” temalı 3. günün güzergâhını ise, kentin çeperinde yaşanan değişimlere tanıklık etmek üzere kentin güneyine doğru gerçekleştirdiğimiz bir tramvay yolculuğu belirledi. Güzerghın ilk durağında, kentin yeni açılan Ulusal Çağdaş Sanatlar Müzesi EMST ziyaret edilerek, Yunanistan’daki hareketli güncel sanat ortamı deneyimlendi.
1924 yılında imzalanan Zorunlu Nüfus Mübadelesi Anlaşması sonrasında Atina’ya gelen yüzbinlerce kişi kentin güneyinde yeni semtlerin hızla inşa edilmesine yol açmışlardı. Öğrencilere kentin daha az turistik bir bölgesini hem yerlilerinin gündelik yaşam pratikleri içinde deneyimletmek, hem de mübadillerin İzmir’dekinin benzerini yeniden-inşa ettikleri Aghias Photini Kilisesi’ni ziyaret etmek üzere güzergahın ikinci durağı olarak, kentin banliyö semtlerinden Nea Smirni’ti seçtik. Ağırlıklı olarak Karadeniz ve İzmir’den gelenlerin yerleştiği Nea Smirni semti günümüzde Atina’nın en canlı semtlerinden biri niteliğindedir. 1960’larda semtin kalbinde inşa edilen meydan düzenlemesi, çevresinde oluşan canlı kamusal yaşam ile hala birçok Atinalının uğrak yeri konumundadır. Meydan düzenlemesi ve kiliseyi gezdikten sonra tanınmış Yunanlı mimarlık ofisi mplusm’in modern apartman projesine uğranılarak, polykatoikia’dan günümüze değişen apartman tipolojisi üzerine öğrencilerle sohbet edildi.
2004 Yaz Olimpiyatları için kentin kıyı kesiminde gerçekleştirilen yatırım ve düzenlemelerin yıllar içinde tekinsiz ve yaşamayan yerler üretmesi, kıyı otoyolu nedeniyle yayaların deniz kıyısına erişimlerinin imkânsız olması Atina kentinin temel sorunlarından biri olarak uzun yıllardır tartışılmaktaydı. Olimpiyatların ekonomik kriz yaratmak dışında beklenilen kentsel canlanmayı ve iyileştirmeyi sağlayamamış olması, kentin güneyinde dev bir yatırımın yapılmasını gündeme getirmiş, Stavros Niarchos Kültür Merkezi’nin Olimpiyatların yapamadıklarını gerçekleştirebileceği beklentilerini doğurmuştu. Geçtiğimiz yıl açılışı yapılan ve Renzo Piano’nun tasarladığı bu dev kompleks, kıyıya yaya erişimi sağlamanın yanı sıra kente sunduğu yeni kamusal park, dev opera salonu ve kütüphane ile de Atinalıların dikkatini kentin bu unutulmuş alanına çekmiş görünüyor. Exkursion’un son durağı olarak, kentin güneyinde kendi Akropol tepesini yaratan 21. yüzyılın bu seküler Parthenon’unu seçerek, yapının içinde ve üzerinde uzun süre vakit geçirerek, kamusal alan yatırımlarının bir kenti nasıl radikal bir biçimde değiştirebileceği üzerine tartıştık.
Bir kenti, üzerinde gerçekleşen kentsel müdahalelerin tarihi, mimar öznelerin katkıları, kentliler tarafından yeniden-üretilen mimari/kentsel karakteri üzerinden karşılıklı olarak okuyabilmeyi hedefleyen bu mimari exkursion, yalnızca kentin maddi kültüründen değil, gastronomisi, sokak kültürü ve yaşam görgüsünden de beslenmeyi hedeflediği için, Atina’nın Pera Palas’ı sayılabilecek klasik kafesi Zonar’s’ın yanında Falafellas veya Lokumades gibi sokak mutfağının gizli keşiflerini deneyimlemek, Vedat Milor’un tavsiye ettiği Argoura Deniz Restoranı’nda gurme tadımlarda bulunmak ya da TAF ve Six D.o.g.s gibi kentin yeraltı kültür mekanlarını ziyaret ederek deneyimlemek de bu gezinin temel hedefleri arasındaydı.
Prof. Dr. Deniz Güner